Yusuf ALİOĞLU Bir Mütevazi Monologdan Arta Kalan Sualler
Yazı Detayı
24 Ağustos 2021 - Salı 11:10 Bu yazı 3755 kez okundu
 
Bir Mütevazi Monologdan Arta Kalan Sualler
Yusuf ALİOĞLU
 
 

Handiyse sabah olacaktı.

 

Birbirini doğuran sorular, sebebi sonuç ve sonucu sebep olan önermelerin uzadıkça uzayan diyalektik örgüsü zihnini ağ gibi kuşatmıştı. Bazen bol ışıklı geniş bir bulvarda yürüyor bazen de iki kişinin geçemediği daracık burgacık sokakların karanlıklarında, ardında belli belirsiz, kıymık kıymık gölgeler ve defalarca saplandığı çamur göletleri el yordamıyla aşma çabası. Bazen üzerine ince ince yağan ve her damlası bir kiri bir pası temizleyen ilkbahar örtüsü seriliyor bazen de sararmış yaprakların örttüğü betonları buz parçasına çeviren zemherir soğuklarına yakalanmış gibi iliklerine kadar üşüyordu.

 

Katran misali katılaşan kapkara soruların biriktiği zihin hücrelerinde kurtlar uluyor, çakallar birikiyordu. Kocaman dikenli çalılara çakılmış polyester bir paraşüt örtüsü misali kıvrandıkça takılıyor, çözmeye çalıştıkça yırtılıyordu. Kendi kıyametini mi yaşıyordu? Yoksa bir şeylerin sonuna mı yaklaşıyordu? Hangi cehennemden kaçıyordu, kitlendiği cevaplardan ateş topları sinesinin aklını nasıl da acımasızca dövüyordu?

 

Sağına dönünce evrenin bir yarısı soluna dönünce diğer yarısı. Kuşatılmış gezegenler, çepeçevre tutulmuş ışık yolları, galaksi kavşakları, samanyolundan alt geçitler, üst geçitler. Meteor sağanağından yığınaklar dört yanda. Kara deliklerden sızan tanımlanmamış gaz çeşitleri akıyordu genzine. Paralel evrenlerden çıkartma yapan sayısız soru kümesinin toz bulutları halinde gölgesini bıraktığı alemler. Her sorunun boy verdiği milyonlarca yörüngesiz yıldız topluluğu ve her biri galaksi çekirdeği kuazarlardan kozmik bir yansıma gibi. ‘Eliptik bir galaksinin dönme hızı nedir’ suretinde taşlaşmış bir gaz kütlesi yığıldı zihin zeminine. Evren dönmüyor da patinaj yapıyordu sanki.

 

Sorumsuz, gayretsiz, serseri, ipi kırık taifesinin olduğu cenahtan bir uğultu duydu sonra. ‘Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol’ ibaresi üzerine mavi mürekkep ile sörf yapan kilu kal topluluğuydu bunlar. Bir an durdu. Sesleri daha iyi duymak için nefesini tuttu ve kalp kulağı ile kavramaya çalıştı söylenenleri. Her soruya anında verilen cevapların yarattığı gayrı menkul piyasasından hisse alan alanaydı. Uzman rolündeki beyaz yakalı yeşil sarıklılar uluslararası şirket CEO’ları gibi Hutame tipli tahviller arz ediyorlardı piyasaya. Kısa, orta ve uzun vadeli İrem bonoları siyasi referansı olanlara veriliyordu ancak. Cennet kuşları tünemişti borsanın tellerine. Endeks, fırsatçılık ve menfaatçlik bandında sabitlenmiş gibiydi. A’raf dolaylarına kurulmuş devasa komisyoncular, Deli Dumrul misali geçenden on, geçmeyenden on beş ahiret doları alıyorlardı.

 

Tavana dikti gözlerini ve saatlerce aynı noktayı rasatladı durdu. Bir tür sosyal projektör misali taradı parkları, bahçeleri, meydanları. Civa misali akan, su misali mekanın şeklini alan, bukalemun misali dokunduğu nesnenin rengine dolanan kalabalıkların peşinden koştuğu sentetik sahalara uzandı. Ve sonra modern bir mabedin çatısına kondu usulca. Yatay, dikey ve oval bakışlar fırlattı etrafa. On binlerce insan nasıl olur da aynı felsefi ve düşünsel sorunun cevabı için bir araya gelebilmişti. Sadece üç harften oluşan ‘gol’ kelimesi klasik ve modern sözleşmelerden daha fazla bir rağbetle taraftar bulmuştu. Seslerin ördüğü kripto sloganlar bir aya bir dünyaya çarptıktan sonra doksandan sayı oluyordu. Altı pastan sorulan sorular en kallavi olanlarıydı. Ofansif soruların bini bir para. Hele spor filozofcuklarının bir türlü ittifak edemediği çizginin ötesi mi berisi mi sorunsalı, müstakil mufassal metafizik bir anıt gibi duruyordu orta sahanın başlama noktasında. Bu sorunun cevabı Nirvana’ya ulaşmaktan ziyade mühim idi.

 

Evrensel çağrıların inkar ve istikbar ile massedildiği teknoloji koridorlarına yoğunlaştı. Mukaddes bir çöplükten nasiplenen martılar, kargalar ve sığırcık kuşları misali pike üstüne pike yapıyordu soru bağımlıları. İnterdisipliner iş ahlakı ile sanal soruların ördüğü bitimsiz bir network ile karşı karşıya idi. Sorulmadık soru, işlenmedik konu, verilmedik cevabın kalmadığı bir oburlukla mesafeler hızla tüketiliyordu. Her siteye şiltesini sermiş bir seri düşünce katili önüne gelen her masum sorunun ensesine teolojik atış yapıyordu. ‘Günahsız olan ilk taşı atsın’ komutu pek itibar görmüyordu bu çevrelerde.

 

Seyirlik soruların seyirlik cevaplar ile nikahlandığı ‘plaj ahlakı’ çoğalıyordu taşrada, kaldırımlarda, cafelerde, avm’lerde. Adresi belli olmayan sorulardan usulen cevaplanan sorulara bir bir mevziler kaybediliyordu. Siyasal olanın en kutsal ve en yüce olduğu bir vasatta zinhar kılçıklı mevzulardan sual edilmemeliydi. Bu kirazı kim yemişti, bu tabutu kim taşımıştı, hangi suçtan ötürü göçmen olmuşlardı ve hangi savaştan arta kalmıştı bu çocuklar denmemeliydi. Agoranın yüksekliğini hesaplayacak Romalı formüller imha edilmeli, gerekirse sihirbaz, kâhin, şair ve deli denilerek şehirli aristokrasiden uzağa gönderilmeliydiler.

 

Naftalin kokusunun sindiği yastığın vaziyet-i coğrafyası darmadağınık idi. Zamanın ayakları birbirine dolaşmıştı sanki. Etrafta selin çerçöp misali taşıdığı binlerce kelime. Dağılmış notalar, güfteler, valsler. Gözünü her kırptığında siyah beyaz resimlerin aktığı deklanşör parıltıları. Doğudan batıya, dünden bugüne, çöllerden denizlere örselenmiş anılar, bayatlamış fotoğraflar, ekşimiş sözler, şekerlenmiş eşyalar…

 

“Azgelişmişlik bir kişisel gelişim sorunu muydu, halkların geri kalmışlığı etnik beceriksizlik miydi, ‘zaman, ırk ve çevre’ üçlüsüne dikkat çeken Taine ne demek istiyordu, önerisiz bir hayat yaşanmaya değer miydi, düşünce kuruluşları feodal birer mabed miydi, kaç zamana kadar siyasi olan insani olandan üstün tutulacaktı, mağara istiaresinin post modern yorumu hangi gerçekliğe tekabül ederdi, parmak uçlarının özgün manyetiği özgün organik sosyolojilere uzanabilecek miydi, insan kendi asli suretinde ve bağlamında bir ömür sürebilecek miydi, tüketim hırçınlığından ve gösteri aptallığından gönüllü sadeliğe bir yol bulunabilecek miydi…”

 
Etiketler: Bir, Mütevazi, Monologdan, Arta, Kalan, Sualler,
Yorumlar
Yazarın Diğer Yazıları
21 Ekim 2025
Bendeki Notlar -12- ‘Çocuk Kalsaydı Büyüklüğüm’
511 Okunma.
09 Ekim 2025
Batı’da Şehir Tarihçiliği
895 Okunma.
04 Ağustos 2025
‘Yıkın Efendiler, Yıkın!’ -2-
1799 Okunma.
14 Mayıs 2025
“Ağlasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda…”
1083 Okunma.
22 Nisan 2025
'İNSANIN DÖRT ZİNDANI'
5061 Okunma.
16 Mart 2025
ŞEBBİHALAR HER YERDE
733 Okunma.
09 Mart 2025
'BİR DEĞİRMENDİ BU DÜNYA'
790 Okunma.
08 Eylül 2023
Boşuna değildi boş olmayan hiçbir şey!
3101 Okunma.
17 Ağustos 2023
Köprüler ve Çamurlu Sular
2434 Okunma.
13 Temmuz 2023
Biriktirdiklerim-7-
2226 Okunma.
27 Mayıs 2023
Bingöl’ün Referandum Karnesi
2586 Okunma.
07 Mayıs 2023
Bingöl’de Genel Seçimlere Katılım Oranları (1950-2018)
1779 Okunma.
29 Nisan 2023
1920-2018 Yılları Arasında Bingöl’ü Parlamentoda Hangi Partiler Temsil Etti?
1512 Okunma.
24 Nisan 2023
Bingöl Yakın Siyasi Tarihinde Seçmen Davranışları (1939-2018)
2359 Okunma.
11 Nisan 2023
Siyasetin ‘Hayret’ Makamı Var Mıdır?
2158 Okunma.
05 Nisan 2023
Estetiğin Tükenişi Vicdanın Tükenişidir
1573 Okunma.
23 Mart 2023
“Ben de adayım”
1784 Okunma.
18 Şubat 2023
Şiirin Güncesi -11: “Ben Yokum”
2082 Okunma.
18 Şubat 2023
‘Cansız Bedene Ulaşıldı’ Ne Demek?
1354 Okunma.
18 Şubat 2023
“Ya Bu Defa da Seçilemezsem!”
1508 Okunma.
18 Şubat 2023
Biriktirdiklerim-6
1375 Okunma.
18 Şubat 2023
‘Konfor Ruhun Bataklığıdır’
1622 Okunma.
08 Kasım 2022
Engerek Soyu
2057 Okunma.
16 Eylül 2022
Masanın Ötesi ve Berisi Ya da Sosyolojimizin Metafiziği
3540 Okunma.
05 Eylül 2022
Tatlı Zehirli Sulara Alışanlar İflah Olmaz Mı?
2186 Okunma.
22 Ağustos 2022
Nazar Değmemiş Kapaksız Kitaplar
2920 Okunma.
02 Ağustos 2022
Libası İdrarlı Adamlar
2767 Okunma.
27 Haziran 2022
“Hayatın Anlamı” Nedir?
4002 Okunma.
21 Haziran 2022
‘Ey kötülük!’
2355 Okunma.
24 Mayıs 2022
Şiirin Güncesi 10: “Sonsuz ve Öbürü”
3174 Okunma.
05 Mayıs 2022
'Sıkıntı yok!'
2829 Okunma.
19 Nisan 2022
Düğümlere Üfüren Mühendisler Zamanı
2948 Okunma.
08 Nisan 2022
Bendeki Notlar 11: ‘Şehir Sineması’
2650 Okunma.
20 Mart 2022
Hakikate Tanıklık Nedir?
2624 Okunma.
03 Mart 2022
‘Tüm İnsanlığa Açık ve Ücretsiz Gösteri’
2993 Okunma.
09 Şubat 2022
Bendeki Notlar 10 “Kültür ve Sanat Merkezleri: Sinema, Kırtasiye, Park”
4545 Okunma.
13 Aralık 2021
Frankfurt'ta Bir Haşimi
6919 Okunma.
17 Kasım 2021
Nurettin Topçu’nun Gördüğü ‘Taşralı’
5056 Okunma.
09 Eylül 2021
Harf Eken Kelime Biçer
5875 Okunma.
24 Haziran 2021
Çekilin aradan, maradan...
5599 Okunma.
15 Haziran 2021
'Biraz da ben konuşayım'
4458 Okunma.
28 Mayıs 2021
‘Apaçık’ Şiir
4615 Okunma.
06 Mayıs 2021
“Şehir’dir adım; kimlik alır, kimlik veririm.”
4808 Okunma.
22 Nisan 2021
Kitaplar Dolusu Susmak...
3786 Okunma.
16 Nisan 2021
Zamanın İdrak Sarkacına Merhaba
3433 Okunma.
23 Mart 2021
Söz Düşerse Ne Kalır Geriye?
4770 Okunma.
18 Ocak 2021
Dayvun, Dayvun, Dayvuno / Day Qırbun Çımun Siyuno
12181 Okunma.
22 Aralık 2020
Biriktirdiklerim -5-
2612 Okunma.
10 Aralık 2020
Biriktirdiklerim -4-
3060 Okunma.
04 Aralık 2020
Biriktirdiklerim -3-
3296 Okunma.
30 Kasım 2020
Parayı Nereye Yatırmalı?
3078 Okunma.
26 Kasım 2020
Biriktirdiklerim -2-
3450 Okunma.
16 Kasım 2020
Biriktirdiklerim -1-
3508 Okunma.
19 Ekim 2020
Ne Zaman Reşit Olacağız?
4745 Okunma.
Haber Yazılımı